Kasim
(şimdiye kadar 14 posta) | | Nablus’ta bulunan Meriç caddesinde ailesiyle birlikte yaşayan küçük Nedim Avni Kalbune, uzun ve yorucu bir Ramazan gününün sonunda mahalledeki çocuklarla oynamak için cumartesi günü (22/9) saat 20.00’da evinden çıktı. Küçük çocuk bundan sonra bir daha evine dönmedi. Çocuğun meçhul kişiler tarafından kaçırıldığı ortaya çıktı ve bu, şehrin çocuklarından bir gurubun farklı zamanlarda maruz kaldığı kaçırma olaylarının bir devamı.
Nablus yerel televizyonunun naklettiğine göre; küçük Avni Kalbune’nin babası “ Benim düşmanım yok” demiş ve yetkililerden oğlunun sağ salim evine geri dönmesi için acilen harekete geçmelerini istemiştir. Nedim’in ninesi ise; “Bütün ev halkının sevdiği, nazlı, üstüne titrenilen bir çocuktu o” diyerek gözünde yaşlarla Allah’a yönelip eskiden yaptığı gibi onu tekrardan bağrına basmak için torununu ona geri vermesi için yalvarmıştır.
Kaçırılan çocuğun akrabalarından isminin açıklanmasını istemeyen biri, sayıları binlerce olan ama ancak Hamas üyelerini kaçırma girişimlerinde ortaya çıkan Nablus’taki güvenlik güçlerinin karşısında durup hakaret dolu açıklamalarda bulunmuş ve şöyle demiştir: “Kaçırılan Siyonist bir asker olsaydı (bu teşkilatlar) onu yıldırım hızıyla bulurdu.”
Annesinin gözyaşlarının tütsüyle karıştığı küçük Nedim Avni Kalbune’nin evinde Ramazan havası yok. Annesi elini yanağına koymuş alınyazısına ağıtlar yakıyor. Lisan-ı hali ise: “İşgalcinin çocukların ve onların yakınlarının kalplerine korku salmak için öldürdüğü bu masum çocukluğun günahı ne? diye soruyor.
Nedim’in sarraf olarak çalışan babası ise kendisinin henüz kaçıranlardan isteklerini dile getirdikleri bir telefon almadığını ama kaçıranın kendisine borçlu olduğu bir kişi olduğundan şüphelendiğini söylüyor ve ekliyor “Eğer kaçıran oysa ve istediği de paraysa ben O’na geri ödemek için akraba ve dostlardan borç miktarınca parayı toplamaya başladım.
Bu karışıklık ortamından yararlanmaya çalışan bazı kimseler, işgal kuvvetlerinin tutuklayıp 2 saat sonra utanç verici bir şekilde serbest bıraktığı Ebu Cebel gibilerinin önderlik ettiği, karanlık gruplarca desteklenen silahlı gurupların çoğaldığı bir ortamda mali, ailevi ve şahsi anlaşmazlıkları çözmek için kanun dışı yollara başvuruyorlar.
Anlaşmazlıklarda kanun dışı yollara başvurulmasının nedenlerini araştıranlar bu silahlı gurupların ve milislerin çoğunluğunun el-Fetih içerisindeki bozguncular tarafından desteklendiklerini keşfediyorlar. Çünkü bu seçim, güvenlik güçlerinin çürümüşlüğünü ve kanunun olmayışını kullanarak çoğunlukla maddi alandaki isteklerini elde etmek için bir araç olmuş oluyor.
Nablus’ta yaşayan 250.000 Filistinli, Filistin kavgasının ve direnişin ateşidir. Bununla beraber bu yürekli şehir, mescitleri kirletmeyi masum göstermek için son olarak Nablus’un bir mescidinde silahlar ele geçirildiği hikâyesini uyduran güvenlik güçlerinin hareketlerinin merkezinde yer almaktadır. Bu teşkilatların gözetiminde direnişin sembolü olan Nablus’u Batı Şeria’da güvenliğin hâkim olmadığı yerlere dönüştürmek bu şekilde gerçekleşiyor. Aynı zamanda orada vatandaşın büyük küçük her türlü meselesine müdahale eden çok sayıda silahlı grup yayılıyor ve bu halin benzerleri farklılık göstermelerine rağmen Batı Şeria’nın diğer şehirlerinde de görülüyor.
Özerk Yönetim Başkanı Mahmut Abbas’ın Ramallah’ta görevlendirdiği yasal olmayan hükümet, şehirde bulunan güvenlik güçlerinden binlerce kişiyi yok sayarak düzeni ve güvenliği sağlama bahanesiyle Pazartesi gününden bu yana (24/9) Nablus’ta 500 silahlı polisin görevlendirmeye başlandığını söylüyor. Ve bu da yapılan görevlendirmenin gerçek hedeflerinin ne olduğuna dair vatandaşın kuşkulanmasına sebep oluyor.
Güvenliği uygulama adı altında karışıklık halinin tedrici olarak yayılıp dayanılmaz hal aldığı, Mahmut Abbas’a bağlı güvenlik güçlerinin işgalci kuvvetlerin her gün yaptığı izinsiz girişlere karşı çıkmayıp Filistin halkına siyonist otoritelerle birlikte saldıran bu güvenlik birimlerinin artık vatandaşların canını korumak değil tersine kargaşayı alevlendirmek ve dolaylı ya da doğrudan destek olmak olduğu netleşmiştir.
Bu teşkilatların somut alandaki tek görevi direnişçileri takibata almak, Hamas’ı yok etmek ve sivil Filistin kuruluşlarını sıkıştırmaktır. Bunlar bu teşkilatların son zamanlarda işgal hükümeti yetkililerinin dillerinde dolanan iyi tavır sergileme ve övünç belgelerini kazanmalarını sağlayan çabalardır. |
