El Qassam Efendi
Şehit  
  Filistin Şimdi
  من فلسطين Filistin'den
  Filistin'e bir Bakış
  Hoşgeldiniz اهلا وسهلا بكم
  القلم الصريح Açık sözlü Kalem
  Filistin'in Kültürü
  Bilgiler
  Filistin'e Hoşgeldiniz
  Gelen Haber
  الحوار
  Hamas
  Ulaşım :
  Filistin'e hoşgeldiniz
  Üyeler
  Sayaç
الحوار
=> Daha kayıt olmadın mı?

Filistin ile ilgili konular:

الحوار - Kimlik

Burdasın:
الحوار => Filistin Genel => Kimlik

<-Geri

 1 

Devam->


Kasim
(şimdiye kadar 14 posta)
28.07.2008 16:08 (UTC)[alıntı yap]
Şeyh Ahmet Yasin’in şehadetiyle – onun şehadetiyle genelde Müslümanların, özelde de Filistinlilerin başına büyük bir musibet gelmesine rağmen- ne HAMAS ne de onun ihlâslı mücahitleri sarsıldı. Tekerlekli sandalyeye mahkûm durumdaki bu yaşlı adam, dünyanın her tarafına yayılmış olan düşmanına, bu düşmanın taraftarlarına, yandaşlarına ve gönüldaşlarına korku salmıştır. Hayatında olduğu gibi ölümünden sonra da onları sarsmıştır. Tekerlekli sandalyeye mahkûm ve evinden camiye gitmek için arabasını süren bu zatın direniş ve cihad için kurduğu bu cephe, tarihin en büyük kahramanlıklarını sergileyen mekteplerinden biri sayılır. Bugün, Ahmet Yasin’in taşıdığı düşünce gün geçtikçe yayılıyor, kurduğu hareket giderek güçleniyor. Kendisi, -Allah rahmet etsin- şeref, onur ve izzet yolunu aydınlatmak için kendini yakan bir mumdu. Şehid Şeyh Ahmet Yasin, aşkın bir komutan, felçli haliyle ümmeti uyandıran bir zattı. Peki, sağlam ve sıhhatli bedenler, ne zaman oturan azim ve gayretleri uyandıracaklar?


Şehidin Doğumu

Şeyh Ahmet İsmail Yasin, köklü ve tarihi ‘Cevre Askalan’ köyünde, Haziran 1936 yılında doğdu. O yıl, işgal altındaki topraklar, artan Siyonist nüfuza karşı ilk silahlı mücadeleye tanık oluyordu. Kendisi daha beş yaşını doldurmamışken babası vefat etti. Ahmet Yasin, büyük yenilgi/felaket diye bilinen 1948 yılındaki Arapların yenilgisini 12 yaşındayken yaşadı. Bundan kendine dersler çıkardı. Çıkardığı bu dersler, ilerde hayatının düşünce ve siyasi alanlarına etki edecekti. Çıkardığı önemli ders şuydu:

“Filistinli halkın silahlanarak kendi güçlerine dayanması, kendi dışındaki güçlere –bunlar ister Arap ülkeleri ister Birleşmiş Milletler olsun- dayanmasından daha önemlidir.”

Şeyh Yasin, şehid olmadan önce bu dönemle ilgili olarak şunları söylemiştir:

“Siyonistlerle savaşmaya gelen Arap orduları, ordu dışında hiç kimsenin elinde silah bulunmaması gerektiği bahanesiyle elimizdeki silahları aldılar. Haliyle onlara bağlı kaldık. Onlar hezimete uğrayınca bizler de hezimete uğradık. Bunun üzerine Siyonist çeteler sivilleri korkutmak ve sindirmek için katliamlar yaptı. Şayet silahlarımız elimizde olsaydı, olayların akışı mutlaka değişirdi.”


Çileli Bir Hayat ve Yüce Çabalar

Ahmet Yasin Cevre ilkokuluna başladı. Beşinci sınıfa kadar öğrenimini burada sürdürdü. Fakat 1948 yılında Filistinlileri derinden etkileyen ve yurtlarından eden büyük felaket, bu küçük çocuğu da etkiledi. Onu da ailesiyle birlikte Gazze’ye hicret etmeye zorladı. Orada işler değişti, başka muhacir aileler gibi bu aile de hayatın dayanılmaz sıkıntılarına maruz kaldı. Burada fakirliğin, açlığın ve mahrumiyetin acısını tattılar. Ahmet Yasin, akranlarıyla birlikte ailelerini ve yakınlarını doyurmak için Mısır ordusunun karargâhına girip, yemeklerinden arta kalanları toplayıp getiriyordu. Yedi kişiden oluşan ailesine yardım etmek amacıyla Gazze’deki bir lokantada çalıştığından okula bir yıl ara verdi. Fakat daha sonra tekrar okuluna devam etti.

Ömrünün on altısında, tüm hayatını etkileyecek, bir kazaya maruz kaldı. 1952 yılında arkadaşlarıyla oynarken boyun omuriliği kırıldı. Boynu 45 gün alçıda kaldıktan sonra, maruz kaldığı felcin ömür boyu devam edeceği anlaşıldı.

Tüm vücudunu etkileyen felcin yanında şeyhin başka rahatsızlıkları da vardı. Tutuklandığı zaman Siyonist istihbaratın soruşturması esnasında, Siyonistlerin işkencesiyle sağ gözünü kaybetmişti. Sol gözü de iyi göremiyordu. Kulaklarında müzmin iltihap ve ciğerlerindeki bazı hastalıklar yanında bağırsaklarında da iltihap vardı.


Şeyh… Usta Bir Müderris ve Mahir Bir Siyasetçiydi

Şeyh Ahmet Yasin lise öğrenimini 1957/58 yıllarında bitirdi. Sağlık nedenlerinden dolayı ilk etapta itiraz edildiyse de iş bulup çalışmaya muvaffak oldu. Gelirinin çoğu verdiği eğitimden geliyordu. Bunu da ailesine harcıyordu.

Şeyh Ahmet Yasin yirmi yaşındayken, 1956 da Mısır’ı hedef alan üçlü saldırıyı kınayan Gazze’deki protestolara katıldı. O dönemlerde hitabetiyle ön plana çıkmış, örgütlenme ile ilgili düşünce ve pratiklerini göstermişti. O zaman ve o yaşlarda arkadaşlarıyla birlikte Gazze’ye uluslararası gözlemcilerin çağırılmasını şiddetle reddetmiş, bu bölgenin yeniden Mısır’ın idaresine girmesinin gerekliliğini vurgulamışlardı.


Yasin İşgalci Siyonistlerin Hapishanelerinde…

Ahmet Yasin’in hitabet kabiliyeti gittikçe kendini daha iyi gösteriyordu. Gazze’deki diğer davetçiler arasında yıldızı parlamaya başladı. Burada çalışan Mısır istihbaratının dikkatini çeken şeyh 1965 yılında, Mısır’da -Müslüman Kardeşler Cemaati’ne yönelik- yapılan yoğun tutuklamalardan nasibini aldı. Bu dönemde, daha önce 1954 yılında tutuklanıp serbest bırakılan Müslüman Kardeşler Cemaati’ne mensup herkes yeniden tutuklandı. Ahmet Yasin, bir aya yakın tek kişilik hücrede kaldıktan sonra geçirdiği soruşturma neticesinde kendisiyle Müslüman Kardeşler Cemaati arasında hiçbir organik bağın olmadığı anlaşılması üzerine serbest bırakıldı. Tutukluluk dönemi onun üzerinde büyük etkiler yaptı. Kendisi bu durumu şöyle özetlemektedir:

“Hapishane, haksızlıktan hoşlanmamayı içime yerleştirdi. Bu dönem, bir yönetimin meşruiyetinin o yönetimin adalet üzere olmasına ve insanların hayatlarında özgür yaşama hakkına inanmasına bağlı olduğunu kavratmıştır.”


Şeyh Namaz Kılanların Duygularını Coşturuyor

1967 hezimeti ve akabinde işgalci güçlerin Gazze dâhil bütün Filistin topraklarını işgal etmesinden sonra Şeyh Ahmet Yasin Abbas Mescidi’nin minberinden namaza gelen cemaatin duygularını canlandırmaya ve harekete geçirmeye başladı. Bu mescitte işgalcilere karşı direniş için konuşmalar yapıyordu. Bununla birlikte yardımlar ve bağışlar toplayarak şehid ve tutsak ailelerine yardım ediyordu. Bu çalışmaların ardından da Gazze’de İslam Akademisi’nin başkanı oldu.

Şeyh Ahmet Yasin, 1928 yılında Mısır’da İmam Şehid Hasan el-Benna’nın kurduğu Müslüman Kardeşler Cemaati’nin düşüncelerine inanmıştı. Bu cemaat, – kendi ifadeleriyle- ‘İslam’ı doğru bir şekilde anlamaya ve hayatın tüm alanlarında kapsamlı bir şekilde yaşamaya davet ediyordu.’

Siyonistlerin Sürekli Takibi

Şeyh Ahmet Yasin’in çalışmaları işgalci Siyonistleri rahatsız etmeye başladı. Bunun üzerine işgalci siyonist yönetim1982 yılında tutuklanmasını emretti. Kendisine örgüt kurma ve silah bulundurma suçları isnat edildi ve bu suçlardan dolayı 13 yıl hapis cezası verildi. Fakat 1985 yılında işgalci güçlerle Filistin Halk Cephesi-Genel Komutanlık arasında gerçekleşen esir değişimi sonucunda serbest bırakıldı.


HAMAS Hareketinin Kurulması

Şeyh Ahmet Yasin 1987 yılında İslami sahada çalışan ve Müslüman Kardeşler Cemaati’nin düşüncelerini benimseyen birkaç liderle birlikte, Filistin’i kurtarmak ve Siyonistlerle savaşmak amacıyla Gazze’de İslami bir örgütün kurulmasına karar verdi. Kurdukları bu oluşuma HAMAS, yani ‘Hareket’ul Mukavemet’il İslamiyye/ İslami Direniş Hareketi’ ismini verdiler. O sıralarda oluşan intifadanın başlamasında bu hareketin büyük bir katkısı olmuştur. Bu intifada ‘Mescidlerin İntifadası’ diye meşhur oldu. O tarihten sonra Şeyh Ahmet Yasin bu hareketin ruhani lideri kabul edildi ve öyle kaldı.

Siyonistler Yeniden İşbaşında…

İntifadanın güçlenmesi ve yaygınlık kazanması üzerine işgal güçleri Ahmet Yasin’in çalışmalarını durdurmak için bahaneler aramaya başladılar. 1988 Ağustos ayında evini basıp arama yaptı ve onu Lübnan’a sürgün etmekle tehdit ettiler. İntifada sırasında Siyonist askerlerin öldürülmesi ve işbirlikçilerin saflarında suikasta uğrayanların artması üzerine, Siyonistler HAMAS hareketinin yüzlerce üyesiyle birlikte Şeyh Ahmet Yasin’i de 18 Mayıs 1989 yılında tutukladılar. 16 Eylül 1991 yılında askeri mahkemelerden biri onu 15 yıl hapse ek olarak müebbet hapse mahkûm etti. Kendisine yapılan ithamlar arasında, Siyonist askerleri kaçırma ve öldürmeye teşvik ve tahrik, HAMAS ile bu hareketin güvenlik ve askeri kanatlarını oluşturma da vardır.


Siyonist Bir Askerin Kaçırılması

HAMAS’ın askeri kanadı olan, İzzeddin Kassam Tugayları’ndan bir grup Şeyh Ahmet Yasin ile diğer bazı yaşlı tutukluları serbest bıraktırma girişiminde bulundu. Bunun için 13 Aralık 1992 yılında Kudüs yakınlarında bir Siyonist askeri kaçırdı. Akabinde bu askerin serbest kalması karşılığında Siyonist hapishanelerinde tutuklu olanların serbest bırakılmasını talep ettiler. Fakat Siyonistler bu teklifi reddettiler ve askerin tutuklu bulunduğu yere baskın düzenlediler. Baskın sırasında kaçırılan askerle saldırıyı yapan işgalci birliğin komutanı ölürken fedai gurubunun komutanı da şehit oldu.

Aslında daha önce de bir esir değişimi olmuştu. Ekim 1987 yılında Ürdün’le Siyonistler arasında gerçekleşmişti. Siyonistlerin, Ürdün’ün başkenti Amman’da HAMAS’ın Siyasi Birim Başkanı Halid Meşal’e düzenledikleri başarısız suikast girişiminin akabinde, Ürdünlü yetkililer suikasti düzenleyen iki Mossad ajanını yakaladılar ve siyonistlerden bu ajanların serbest bırakılması mukabilinde tutuklu bulunan Şeyh Ahmet Yasin’in serbest bırakılmasını talep ettiler. Bunun üzerine Siyonist yetkililer de ajanlarının serbest bırakılması karşılığında, Şeyh Ahmet Yasin’i serbest bıraktılar.
Şeyh Ahmet Yasin’e Zorunlu İkamet

HAMAS’ın siyasetinin Filistin Özerk Yönetimi’nden çok farklı olması nedeniyle Özerk Yönetim çoğu zaman HAMAS’a baskı kurmaya çalışıyordu. Bu bağlamda Özerk Yönetim defalarca Şeyh Ahmet Yasin’i ev hapsine zorlamıştır. Hâlbuki yönetim, Şeyhin direniş ve Filistin siyasi hayatı için ne kadar önemli olduğunu iyi biliyor ve kabul ediyordu.


Beklenen Şehadet

6 Eylül 2003 yılında Siyonist işgalciler Şeyh Ahmet Yasin’e suikast girişiminde bulundular. İşgalci Siyonist ordunun helikopterleri, Şeyh Ahmet Yasin ile şu anda başbakan olan İsmail Heniyye’nin bulunduğu binaya füze attılar. Ahmet Yasin’in bu suikast girişiminde sağ kolundan aldığı yaralar öldürücü darbeler değildi.

2003 yılında düzenlenen suikastten hafif yaralarla kurtulan, Şeyh İmam Ahmet Yasin 22 Mart 2004 tarihinde Siyonist hava kuvvetlerine bağlı uçaklar tarafından atılan füzelerle şehid oldu. Şeyh, füzelerle yapılan saldırı sırasında tekerlekli sandalyesiyle sabah namazını kıldığı mescidden çıkıyordu. Kendisinin mescidden çıkmasıyla işgal ordusunun hava kuvvetlerine bağlı aşağılık uçaklar birkaç füzeyi onun temiz ve pak bedenine doğru ateşlediler. Füzeler Şeyh’in bedenini paramparça edip, dört bir yana dağıttı. Bir o kadar temiz olan ruhu da Rabbinin katına yükseldi. O İstediği şekilde vefat etti.

Şeyh Ahmet Yasin’in şehadeti önemsenmeyecek bir konu değildir. Çünkü bu olay tarihi değiştirdi. Zira bu suikastı onlarca devlet ve binlerce kurum ve kuruluş kınamış, bu devletler, kurum ve kuruluşlar, Şeyh’in bedenini hedef alan bu eylemin bir savaş suçu ve büyük bir hak ihlali olduğunu ifade etmişlerdir. Bütün İslam ülkelerinde büyük bir infial olmuş, her tarafta şehadetini ebedileştirecek etkinlikler ve çalışmalar yapılmıştır. Her kesim ve çevre, işgal altındaki topraklarda cihad ve direniş meşalesini temsil eden bu efsane şahsiyetin şehadetini, yıl dönümlerinde yâd etmiş ve unutulmaz hale getirmişlerdir.


Şehid İmam Ahmet Yasin’in Kültürü

Gazze’deki Filistin Alimler Birliği ‘Şehid İmam Ahmet Yasin’in Kültürü’ ismiyle bir kitap yayınladı. Kitap ‘Ahlaklı ve Kültürlü Bir Toplum’a doğru’ dizisi arasında çıktı. Kitabı Dr. Nesim Şahda Yasin ile Dr. Yahya Ali ed-Decni kaleme almışlar. Kitapta önemli birkaç noktaya değinilmiş. Bazıları şunlardır:

Şeyh Ahmet Yasin kendi sahasında benzersiz bir olgudur. Zira o öyle mükemmel bir mekteptir ki bu mektepte hem engelli hem de sağlıklı insanlar birlikte eğitim görmektedir. Şeyhin bu mektebinde bedeni engelli olanlar, bedensel engelliliğin ve sağlık eksikliğinin üstesinden nasıl gelineceğini öğreniyor. Asıl acziyet; iradenin acziyeti ve akılların zaafıdır.

Keskin Zekâsı ve Hafızasının Kuvveti

Kitap ayrıca Allah Tebareke ve Teala ile olan irtibat ile bunun üzerinde sebatın, takvanın gerçekleşmesi; marifet ve kültür semeresinin devşirilmesi için gereken bir yol olduğu üzerinde duruyor. Kitapta “Şeyhin vehbi ilme ulaştığı yol işte budur. Ayrıca Allah’ın verdiği keskin zeka ve kuvvetli hafıza, onun kültürel düzeyinin yükselmesine vesile olmuştur.” deniyor. Kitaptaki ifadeler şöyle devam ediyor:

“Kültür ve marifetin en yüce derecelerine ulaşmak ancak cehd, sabır ve okumakla mümkündür. Şartları ve imtihanları bahane edip bunları kendine siper etmek, acizlerin yoludur. Şeyh Ahmet Yasin bir sayfayı bile çevirecek takatta olmamasına rağmen, vaktini değerlendirmek, ilmini ve irfani boyutunu artırmak için sayfaları diliyle çeviriyordu. Bu da iradesinin ne denli güçlü olduğunu yansıtıyor.”


Başkalarının Saygınlığını Kazanmak

Şeyh Ahmet Yasin’in hayatını konu edinen kitabın farklı paragraflarında kendisiyle ilgili şu bilgiler veriliyor:

“Şeyh Ahmet Yasin, öğrenme kaynaklarını sınırlamıyordu. Onun için birçok kaynaktan istifade ediyordu. Bu kaynaklar ister ev, ister okul, ister üniversite, ister cami, ister hapishane ve ister başkası olsun fark etmez... Bu vasıtalar klasik kaynaklar ya da internet veyahut basın yayın gibi çağdaş vasıtalar da olabilir.”

“Kültürel dairesinin genişliği; İslam kültürü, dil, tarih, ekonomi konularındaki derin vukufiyeti Şeyhi, insanların katında ve hareketinin mensupları arasında saygın bir konuma getirmiştir. Zira herkes onda görüşünü şuur, ilim ve marifet gibi sağlam temeller üzerine bina eden âlim bir insan, Allah’ı tanıyan bir kişilik gördüler. Bu durum bizi, kendisini yirminci yüzyılda Filistin’de İslami davetin müceddidi olarak saymamıza sebep olmuştur.”

“Şeyhin kültürü, şuuru ve bilinci Filistin halkını iç savaşın yangınından kurtarmıştır. Ki bu yangın, kuru ve yaş demeden her şeyi yakıp kül edecek ve sadece Siyonist işgalcilerin işine yarayacaktı.”


Şeyh Mucizevî Bir Olgu

Bu seçkin kitabın sonuç bölümünde yazarlar, bu mucizevî şahsiyetin kültürel, fıkhi davet ve pedagojik boyutu üzerinde daha fazla araştırma yapılmasının zaruretine dikkat çekmişler. Bunlar ve bunların dışında kalan alanlarda toplu veya bağımsız araştırmaların yapılmasının yerinde olacağına işaret etmişler. Yazarlar ayrıca bahsettikleri türden araştırmaların, Şeyh hakkındaki söz konusu bilgileri bize aktaracak arkadaş ve öğrencileri bu dünyadan ayrılmadan önce yapılması gerektiğini ifade etmektedirler. Yine yazarlar, davetçilerin ve sonradan gelecek nesillerin istifade etmeleri için Şeyh Ahmet Yasin’in mirasının ilmi ve belgeli bir şekilde araştırılmasını da talep etmektedirler.
Kasim
(şimdiye kadar 14 posta)
28.07.2008 16:10 (UTC)[alıntı yap]
İşgal güçleri tarafından suikastle öldürülmesinin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen Şeyh Ahmet Yasin sadece Filistinlilerin değil onu mücahit bir komutan olarak tanıyan İslam ümmetinin zihnindeki tazeliğini hala muhafaza ediyor. Felçli bedeni ve tekerlekli sandalyesiyle siyonistleri korkutmayı başarınca onu öldürmeye yeltendiler. Onun şehit edilişinin her karesi Filistinlilerin zihinlerine yer etmiş durumda. İmam, daima temenni ettiği gibi şehit olarak hayata veda etti, unutmamaya ve gaspçı katile açık vermemeye yemin etmiş ümmet ise onun şehadetiyle hayat buldu.


Şehadetle Randevu

Şehadet randevusu üzerine, şeyhimiz 22 Mart 2004 yılında, temellerini takva ve hak üzere inşa ettiği “İslam Akademisi” mescidinde sabah namazını eda ettikten sonra tekerlekli sandalyesiyle dışarı çıktığında işgal uçakları ona doğru üç füze ateşledi. Şeyh, içlerinde iki refakatçisinin de bulunduğu 8 kişiyle birlikte yaradanına doğru son yolculuğuna çıktı.

Kanlı Olayın Gelişimi
Sabah saat 5.20 sularında siyonist helikopterleri 66 yaşındaki felçli Şeyh İmam Ahmet İsmail Yasin’i vurmak için 3 füze fırlattı. O sırada şeyh, sabah namazını kılmış tekerlekli sandalyesini iten iki refakatçisiyle birlikte Gazze’de nüfusun kalabalık olduğu Sabra Mahallesinde bulunan mescitten çıkıyordu.


Füze Şeyhin Sandalyesine İsabet Etti

Filistin’deki insan hakları örgütlerinin kayıtlarına göre füzelerden biri doğrudan Şeyh Yasin ve beraberindeki iki kişiye isabet etti ve bedenleri paramparça olmuş bir halde olay yerinde şehit düştüler. Aralarında şeyhin 37 yaşındaki oğlu İmam Abdülhamit ve 33 yaşındaki Abdulgani’nin de bulunduğu 4 kişinin daha şehit düşmesine ve 17 kişinin de yaralanmasına sebep olan diğer iki füze de aynı bölgeyi vurdu.

Olayın meydana gelmesinden sonra, başında uluslararası savaş suçlusu Ariel Şaron’un bulunduğu işgal hükümeti, felçli şeyhin öldürülmesinden duydukları mutluluğu dile getirdi. Yahudi basını, siyonist resmi kaynaklarından, suikast olayına işgal hükümeti tarafından onay verildiğini ve Şaron’un kanlı operasyonun uygulanışını bizzat takip ettiğini nakletti.

Olay günü suikastin gerçekleştirildiği mescidde namaz kılanlardan biri, güçlü bir patlama sesi duyduğunu ve şeyhin yaşayıp yaşamadığından emin olmak için etrafa bakındığı söyledi ve patlamadan sonraki ilk anı şöyle anlattı: “Şeyh Ahmet Yasin’in nerede olduğunu öğrenmek için etrafa baktım onu yerde yatarken, sandalyesi parçalanmış bir halde gördüm. İnsanlar panikle sağa sola kaçışmaktaydı. Bundan sonra iki füze daha düştü.”
Başka bir görgü tanığı, üç kuvvetli patlama sesi duyduktan sonra olay yerine koştuğunu ve Şeyh Yasin’in kanlara bulanmış sandalyesinin parçalarını gördüğünü söyledi.


Sevenlerinin Öfkesi

Suikast haberinin duyulmasından sonra yüz binlerce kişi, Gazze ve Batı Yaka sokaklarına dökülüp hüzün ve öfke seli halinde intikam sloganları atarak yürüyüş yaptı. Direnişçiler, işgalcilerin bulunduğu bölgelere, siyonist kasapların işlediği suça verilecek net cevabın ilk adımı olarak kabul ettikleri birkaç saldırı düzenledi.

Bu, Şeyh Yasin’in uğradığı ilk suikast girişimi değildi. Daha önce de işgal uçakları, 6 Eylül 2003 tarihinde Gazze’de, o zaman şeyhin yardımcısı konumunda olan şu anki Filistin Hükümeti Başbakanı İsmail Heniyye ile birlikte kullandığı daireyi bombalamış ancak şeyh, suikast olayından son anda kurtulmuştu.


Şehit Olma Onuru… Ve İmamın Hayatından Son Kareler

Şeyh Ahmet Yasin’in şehit edilişinin Filistinlilerin gönüllerinde bıraktığı acıya rağmen, sabah namazını eda ettikten sonra böylesine vahşi bir şekilde şehadet şerbetini içmesi, Allah dostu bu adamın kerametini göstermiş oldu. Özellikle de, sadece saatler önce yatağında doğal yollardan ruhunu teslim etmek üzereyken Allah’ın ona iyileştikten sonra tarihin belleğinde ebedi olarak kalacak büyük bir şehadeti kader olarak tayin etmesi bunda etkili oldu.

Şehit İmam, ailesinin ve refakatçilerinin ifadesine göre şehit oluşundan 36 saat önce geçirmekte olduğu şiddetli akciğer iltihabının etkisiyle sandalyesinden düşecek gibi olmuştu. Çoğunlukla onu konuşamayacak hale getiren nefes darlığına tutuluyordu. Gazze’nin güneyindeki Sabra Mahallesinde bulunan evinde, çocukları ve etrafında dört dönen refakatçileri koşup tekrardan onu yerine oturttular. Sonra da zor nefes alır bir durumda onu tedavi göreceği Daru’ş Şifa Hastanesine götürdüler.

Refakatçileri Gazze sahilinin karşısında işgal ordusuna ait kıpırdanmalar olduğunu fark edince onu acı çekmesine rağmen hastaneden çıkarıp eve götürmekte ısrar ettiler.



Ölüm Döşeğinden Şehadetle Kucaklaşmaya
O gece yanından ayrılmayan refakatçısı şeyhin sağlık durumunun çok kötü olduğunu, nefes darlığından kaynaklanan acıları sebebiyle bir an bile gözüne uyku girmediğini ve ölmek üzere olduğunu vurguladı.

Pazar günü sabahı yani olayın cereyan etmesine 24 saatten az bir zaman kala, şeyh evinden çıkmadı. Sağlık durumu çok kötüydü ve o süre boyunca bir türlü kurtulamadığı nefes darlığı nöbetlerini yatıştırmak için ilaç alması zorunlu olduğu halde, yemek yiyemedi. Şeyhin refakatçileri Pazar günü boyunca şehrin en güney kısmında yer alan, yani şüpheli askeri hareketlere tanık olan Nitzarim yerleşim biriminin yakınındaki Sabra Mahallesi semalarında İsrail keşif uçaklarının normal olmayan faaliyetlerde bulunduğunu fark ettiler.

Bu şüpheli hareketlenme karşısında şeyhin yardımcıları onu geceyi geçireceği başka bir yere götürmeye karar verdiler. Onunla yapılan istişareyle yatsı namazını, mütevazı evine birkaç yüz metre uzaklıktaki “İslam Akademisi” mescidinde kıldıktan sonra yeni bir sığınağa nakledilmesi kararlaştırıldı.

Geceyi İhya

Mescitte itikâf ve itaatten sonra ona şehadeti bağışlaması, Allah’ın lutfuna bir ön hazırlıktı. İmam yatsı namazını kıldıktan sonra mescitte kalmakta ısrar etti ve itikâfa girmeye niyet ettiğini, sabah namazını da kıldıktan sonra oradan ayrılacağını bildirdi.

Bu ısrar karşısında yardımcıları onun isteğini yerine getirmekten başka çare bulamadılar. Çocuklarının eve döndüğü bir vakitte yardımcıları onun yanında kaldılar ve o da nefes darlığı yüzünden çektiği acılara rağmen bütün gece namaz kıldı, Allah’ı zikretti.


Oruçlu Gitti

O gece şeyhle birlikte itikâfa girenler sabah namazı vaktinin girmesine yakın sağlık durumunda ani bir iyileşme olduğunu, yardımcılarıyla ve namaz kılmak için mescide gelen kişilerle konuşmaya başladığını vurguladılar.

Ahmet Yasin’in öldürülmeden önce namaz kıldığı mescitte namaz kılanlardan biri olan 29 yaşındaki genç Bessam Şanubi şeyhle konuştu. Şeyh ona: “Vallahi oğlum sabaha karşı saat 2’de uyuyup sabah namazını kılmak için 3’te uyandım” dedi.

Cami imamı, şeyhin namaz kılanlarla ve yine namaz için gelmiş 9 yaşlarındaki bir çocukla konuşmaya daldığını görünce namazı biraz geç kıldırdı. Namazdan sonra refakatçileri, iki oğlu ve yanında namazı eda eden komşularıyla birlikte onu eve götürmeye karar verdiler.

Şeyhin Son Sözleri

Şenubi, Filistinli mültecilere iş ve yardım sağlama örgütünde (UNRWA) çalışan ve onun yanında yürüyenlerden birinin, Şeyh Yasin ve refakatçilerine “Dikkatli olun uçuş yapılıyor Yasin’i vurabilirler” dediğini, şeyhin cevabının ise “Onları Allah’a bırak; kim Allah’a tevekkül ederse O ona yeter” olduğunu söyledi.

Füzenin fırlatılmasından birkaç saniye önce refakatçilerden biri, şeyhin komşularından birine bir şeyler sormak için yönelmişti ki tekrar ona döndüğünde birinci Hellfire füzesi şeyhin karnını delil deşik etmişti bile. Şeyh şehit düşmüş ve Rabbiyle oruçlu olarak buluşmuştu. Hatırası sadece Filistinlilerin değil bütün ümmetin kalbinde ve zihninde, bu ümmetin onurunun adı ve izzetinin sembolü olarak kaldı. O davası için, Filistin, Kudüs ve Aksa için yaşadı ve hep temenni ettiği gibi şehit olarak öldü.



Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 14
Bütün postalar: 15
Bütün kullanıcılar: 2
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
Allahu ekber  
  Ey değerli vatan
eğ değerli şehitler
Aslan kassamı aslan
Ey aziz kebirler
bir tan
siz ebiler
Değerli Gazze Aman
olsun başlık Muritler
lanetli Abbas utan
Fetili kafir katiller.
 
Bugün 19586 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol